Kaliforniya Günlükleri 1
Güneşin ve Yangınların Eyaleti
Hayatımda yeni bir dönemin başlangıcı olduğu için Kuzey Kaliforniya’daki yaşantımı, paylaşmaya değer bulduğum bazı konulardaki deneyimlerimi, gözlemlerimi birkaç haftalık bir süreç içerisinde yayımalayacağım bu yazı dizisinde sizlere aktarmak istedim.
Umuyorum ki herkes kendine dair bazı gelişim notları çıkartacaktır. Bu yazılar biraz da yurt dışında yaşama hayali olanlar için, bulundukları noktayı, sahip olduklarını, hayallerini, yapmak istediklerini biraz daha düşünmeye ve yeniden değerlendirmeye hizmet edecektir.
30 Temmuz 2018 günü Istanbul- San Fransisco direkt uçuşuyla Türkiye’den gelerek şu an oturduğum Vacaville isimli şehire yerleştim. Daha öncesinde iş veya seyahat amacıyla pek çok kez Amerika’ya geldiğim için herhangi bir konuda zorlanacağımı, adapte olmak gibi bir sıkıntı yaşayacağımı düşünmemiştim. Birkaç şey hariç düşündüğüm gibi de oldu.
Buradaki ilk ayımda, oturduğumuz şehrin 15-20 kilometre yakınlarına kadar gelen orman yangınları karşıladı beni. Havada fena is kokusu, hergün telefonumuzdaki “hava durumu” uygulamasından gelen “düşük hava kalitesi”, “ mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın” uyarıları ve birkaç gün değil haftalarca süren bu durum karşısında panikleyen “Allahım ben ne yaptım, ne işim var burada, yol yakınken geri mi dönsem” diye düşünen ben. Neyse korkunun ecele faydası yok, bir de buradakiler Kaliforniya’da son yıllarda sık tekrarlanan yangınlara öyle alışmışlar ki herkes olağan şekilde günlük yaşantısına devam ediyor, elbette takip ediyorlar herhangi bir yakın tehlike haline karşı hazırlık yapanlar da var. Ama genel durum gayet sakin. Allahtan ben de nikah hazırlıklarıyla ugraştığım için oyalanıyorum. Yer bul, sanal davetiye yap, yemek menüsü oluştur, zaten 12 kişilik ufak bir toplantı olacak ama işte insanın kendi ülkesinde olduğu gibi kolayca ulaşılacak kişi, kaynak, mekan vs. burada hiç de öyle kolayca bulunmuyor. Bir de burada herkes herşeyi kendisi yapıyor öyle herşeyi dışardan hazır almaya veya yaptırmaya kalkarsanız çok yüksek faturalarla karşılaşıyorsunuz, onun için çiçekti böcekti, mekan süslemeydi vs. pekçok şeyi kendimiz yaptık. Daha önce hiç böyle şeyler yapmadığım için çok hoşuma gitti, eğlenceli geldi, tavsiye ederim, hem insanın yaratıcılığı da ortaya çıkıyor. Kızım sağolsun, her zamanki gibi hızır gibi yetişti ve nikahta elime alacağım el çiçeğini bile taze çiçeklerden birlikte yaptık. Tabi ki buradaki mağazalarda, yapmak isteyebileceğiniz hemen hemen herşeyin, en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş her türlü malzemesini, parçasını, kombinini, rengini vs. kolayca bulabiliyorsunuz. Yeter ki isteyin yani.
Burada pek çok konuda iş başa düşüyor durumu var, öyle Türkiyedeki gibi sık sık kuaföre gidelim veya elimizi kolumuzu sallayıp randevu almadan gidip 5 dakikada fön çektirelim, doktoru bugün arayalım, yarın gidip bir boğazımızı gösterelim durumları yok burada, heryere randevu alacaksınız, en az birkaç hafta öncesinden alınacak randevular çünkü özellikle bazı hizmetlerde çalışan insanların kendi hayatları, planları öncelikli ve rahat bir tempoda istedikleri zaman çalışıyorlar. Buna alışmak kolay olmadı. Şayet keyfine düşkün, pekçok işini birilerine yaptırmaya alışık bir insansanız burada hayal kırıklığına uğrarsınız veya çok mücadele edersiniz ki bu da fena birşey değil aslında insanın gelişimine hizmet eder.
Bir de İngilizce konusu var ki Anadolu lisesi mezunuyum, fena sayılmaz İngilizcem, yıllarca iş hayatında kullandım ama tabii hukuk ingilizcesiyle gündelik markette, çarşıda konuşulan İngilizce biraz farkediyormuş. Bir de maşallah bir yuvarlayarak “wuuuldrrırrıpp” diye konuştukları zaman ben bu ilk aylarımda sürekli “say again”, “what’s that” filan diye her türlü gardımı aşağı çekerek, epey bir ego törpüsü yaparak, biraz da “ya bende ya bunların İngilizcesinde bir tuhaflık var” diyerek geçirdim. Her zamanki gibi “practice makes it better”, 6 aydan sonra daha bir iyi anlaşmaya başladım insanlarla ama halen de kaçırdıklarım oluyor.
Ve son olarak hava çok ama çok sıcak, bir daha Ağustos ayında burada kalmamalıyım ne yapıp edip Türkiye’ye veya başka bir yere tatile kaçmalıyım diye düşünüyorum. Çünkü burada deniz de yok, sıcaktan kaçmanın fazla bir yolu yok, havuz bile kesmez ama allahtan geceleri hava genellikle serinliyor ve yayla kıvamında uyuyabiliyorsunuz.
Tüm yaşadıklarım ve içinde bulunduğum bu yeni çevre ve düzen aslında benim için konfor alanımdan çıkıp, kendimi yeniden formatlamamı gerektirecek gibi duruyor ama bu durumdan şimdilik memnunum. Hem kendimi daha iyi tanıyor, hem başkalarını daha iyi görüyor, gözlemliyor ve hayatımın yeni açılan penceresinden yansıyanlara bazen yeni sorularla bazen de sadece gözlemleyerek bakıyorum. Bakalım burada başka neler bekliyor beni?
Pınar Aydemir Başaran
Kaliforniya Günlükleri 12
Mutlu Son - Türkiye YollarındayımSabreden derviş meselesi gerçekleşti, bu hafta yeşil kart (green card) mülakatım vardı. Başvurudan tam 11 ay sonra ve toplamda burada 15 aylık bir zaman geçirdikten sonra yapıldı mülakat. Tek tesellim 15 ayın üstüne mülakat 15 dakika...
Kaliforniya Günlükleri 11
Çalışma HayatıBurada pek çok kişi küçük büyük iş demeden çalışıyor. Türkiye veya diğer yabancı ülkelerden sonradan gelenler için, (burada doğmuş büyümüş yabancılar hariç) kendini konumlandırmak, mesleğini yapmak hiç de kolay değil. Eşim diş hekimi, ancak burada...
Kaliforniya Günlükleri 10
"İyi ki Varlar" Dediklerim ve İnsanın Bağlantı Kurma İhtiyacıÖzellikle ilk geldiğimde yaşadığım yabancılık duygusu ve bir türlü susturamadığım binbir farklı düşünceyle dolu zihnim ve duygularımla düşüncelerimin şahidi olan ruh halim şimdilerde daha sadeleşti ve...